Bir kafeye giriyorsun. Menüyü açıyorsun. En başta orta boy latte. Altında küçük boy var, üstünde koca bir bardak. O zaten “fazla” gibi duruyor. Sen ne yapıyorsun? Orta boyu alıyorsun. Çünkü çok da düşünmek istemiyorsun.
İşte tam burada devreye seçim mimarisi giriyor.
Seçim mimarisi (choice architecture), insanların karar alma sürecini şekillendiren küçük ama etkili tasarımları ifade ediyor. Richard Thaler ve Cass Sunstein bu yapıyı 2008’de “Nudge” kitabıyla tanıttılar. Ama özetle şunu diyorlar: “Seni manipüle etmiyoruz, sadece senin için en iyi olduğunu düşündüğümüz yolu biraz parlatıyoruz.” Yani özgürlük sende, ama yol tabelaları bizden. Bu gerçekten özgürlük mü? İnsanın bu kadar manipüle edildiğini bilmesi, tüyler ürpertici bir özgürlük boşluğuna düşürüyor…
Burada işin içine bir de davranışsal ekonomi ekleniyor. Ve çok tanıdık bir tüketici yanlılığı karşımıza çıkıyor: Default Bias; yani “böyle gelmiş, böyle gitsin” yanlılığı. Bir sıkılganlık, uğraşmamak isteği. Yine elberre pazarlamacılar tarafından yaratılan mental yorgunluktan dolayı oluşuyor. Düşünsenize, bir abonelik formundaki kutucuk önceden işaretliyse, çoğumuz değiştirmeyiz. Kargo seçeneği otomatik geldiyse, olduğu gibi bırakırız. Bir restoran menüsünde “çok satanlar” kısmı en yukarıdaysa, muhtemelen oradan sipariş veririz. Çünkü zaten çok işimiz var, bir de bununla mı uğraşacağız!
Karar vermek enerji ister. Ve modern hayat zaten yeterince yorucu. Beyin, karar yorgunluğunu azaltmak için kısa yollar arar. Ve işte tam o anda devreye küçük mimari dokunuşlar girer. Yani, seçim yapıyormuş gibi hissedersin ama aslında sadece iyi inşa edilmiş bir patikada yürüyorsundur. Ve bu her yerde böyle: Kafede, e-ticarette, mobil uygulamalarda, hatta devlet formlarında bile…
Peki bu yönlendirmeler her zaman kötü mü? Hayır. Bazen doğru yapılandırılmış bir seçim mimarisi sayesinde insanlar daha sağlıklı besleniyor, tasarruf ediyor, organ bağışında bulunuyor. Ancak mesele şu: Bu mimari kimin çıkarına hizmet ediyor? Senin için mi? Yoksa daha fazla satmak isteyen biri için mi?
Manipülasyonla yönlendirme arasındaki çizgi çok ince. Ve bu çizgi çoğu zaman… bize fark ettirilmeden geçiliyor. O yüzden bilinçli bir tüketici olarak artık şu soruyu sormak şart: “Ben bu kararı gerçekten kendim mi verdim, yoksa sadece önceden yapılandırılmış bir tercihe onay mı verdim?” Günün sonunda şu cümle kulağımızda yankılanıyor: Ne satın alırsan, o’sun. Ama bazen… neyi, neden aldığını sen bile sonradan fark ediyorsun.
Kaynakça
- Thaler, R. H., & Sunstein, C. R. (2008). Nudge: Improving Decisions About Health, Wealth, and Happiness
- Johnson, E. J. et al. (2012). Beyond Nudges: Tools of a Choice Architecture. Marketing Letters
- Ariely, D. (2008). Predictably Irrational
- Dinner, I. M., et al. (2011). Partitioning Default Effects: Why People Choose Not to Choose. Journal of Experimental Psychology: Applied